9 Mayıs 2011 Pazartesi
13 Nisan 2011 Çarşamba
Ardiye Tiyatro, sezon oyunu ‘Geri Dönüştürülemeyenler’de, sahip olma güdüsüyle gözünü hırs bürüyenlerin, hangi insani değerleri feda edebildiklerini sarsıcı bir dille anlatıyor.
İSTANBUL
Bedir Acar
Ardİye Tiyatro, Efe Deprem ve Burak Yerlikaya’nın tiyatro ve sinema alanlarında üretim yapmak üzere kurdukları bir oluşum. İlk oyunları ise Burak Yerlikaya’nın yazıp yönettiği Geri Dönüştürülemeyenler. İstanbul Galata’daki Galata Perform’da sahne alıyorlar. ‘Geri Dönüştürülemeyenler’ para ve tüketim hırsının insan ruhunda açtığı yaralara sıra dışı bir metin ve kurguyla bakıyor. Ardiye Tiyatro’dan Burak Yerlikaya ve Efe Deprem ile deneysel tiyatroyu ve Geri Dönüştürülemeyenler’i konuştuk.
Oyunda evin uşağının karısı hariç masum karakter yok. Geri dönüştürülemeyenler, bu haliyle karamsar bir oyun mu?
Burak Yerlikaya: Tüketim kültürünün sürekli açlık ve doyumsuzluk hissiyatı içerisinde olan insanlarına karşı bir eleştri var. Oyunda tüm karakterlerin amacı ortada bulunan servetin parçalarını ele geçirmek. Çünkü para demek tüketme özgürlüğü ve keyif demek. Fakat gelecekte bizi bekleyen tehlikeleri de göz ardı etmemeliyiz. Oyunda toplumun yer verebildiğimiz kesiminin bu suça kolay yoldan ortak olma çabaları var.
Devletin baskısı ile şuç sebekeleri arasında sıkışmış bir ‘patron’ ya da ‘burjuva’ karakter var oyunda. Neden ana karakter, sıradan bir birey olmadı da gerektiğinde hakim güçle pazarlığa girebilecek bir ‘patron’ seçildi
Burak Yerlikaya: Para hırsı arttıkça insanın içinde barındırdığı ‘saflık’ derecesi azalıyor. Oyunda bu karakterleri görüyoruz. ‘Adam’ ise oyuna bu duygusunu çoktan yitirmiş olarak başlıyor. Parasını kaybetmeye başladığı anda da çaresizleşiyor. Para bazıları için güç ve istediği herşeyi yapabilme özgürlüğü demek. Biz bunun karşısındayız.
Tiyatroda emeğinizin karşılığını alabiliryor musunuz maddi ve manevi anlamda.
Efe Deprem: Türkiye’de maddi anlamda hiçbir tiyatro emeğinin karşılığını alamıyor. Bu işi yaparken zihin, beden ve ruhunuz birlikte çalışıyor. Manevi karşılık olarak alkış almak bizi mutlu ediyor.
Türkiye’de deneysel tiyatro yapmak zor
Efe Deprem/Burak Yerlikaya: Deneysel tiyatronun bir anlatım biçimi olduğunu kabul ettirmek zor, çünkü klasik tiyatroyu tiyatro olarak biliyor seyirci. Biliyorsunuz yeniliklerden korkarız biz. Tadını bilmediğimiz bir yemeği bile sevmeyiz. Türkiye’de henüz oturmuş bir tiyatro kültürü yok iken, bir de siz kendi bakış açınızı direkt özgün bir metinle yansıtıyorsunuz. Seyirci izleyene kadar çekingen oluyor ama geldikten sonra seviyor. Çünkü biz seyircinin yanında anlatıyoruz her şeyi, aramıza bir yükseklik ve bir illüzyon koymadan, elini uzatsa dokunabileceği bir yerdeyiz. Bizim dert ettiğimiz konular tüm insanlığın derdi. İnsanlara ulaşmak için yollar deniyoruz, en önemlisi yaptığımız işe güveniyoruz .
Hayati ihtiyaçlar tükenirken...
Burak Yerlikaya’nın yazıp yönettiği ‘Geri Dönüştürülemeyenler’ ilginç konusu ile dikkat çekiyor. Oyunda nüfus patlaması yaşanan ve yaşamsal ihtiyaçların tükenmek üzere olduğu bir dünyada başkanlar ve bilim adamları uzun süren toplantılar sonucunda bir karara varırlar; asıl olaylar da bundan sonra başlar. Oyunda hayat kadını, uşak, din adamı, devlet adamı, insan taciri gibi ilginç karakterler bulunuyor. Oyun, 11 Nisan (bugün) ve 25 Nisan’da saat 20.30’da Galata Perform’da sahnelenecek. İletişim: 0212 243 99 91 / Büyük Hendek Cad. No: 21/2 Galata Kuledibi, Beyoğlu
| ||
|
7 Mart 2011 Pazartesi
17 Şubat 2011 Perşembe
Eser Rüzgar'ın "Geri Dönüştürülemeyenler" İle İlgili Yorumu ;
Yaşam Kaya'nın Geri Dönüştürülemeyenler ile İlgili Yazısı
Ardiye Tiyatro, tiyatro ve sinema alanlarında farklı bir ses-soluk olmak amacıyla Burak Yerlikaya ve Efe Deprem tarafından oluşturulmuş kolektif bir grup. Çalışmalarında genç oyuncuların verdiği enerjiyle yeni dünya sistemi üzerine aykırı işler yapmaya özen gösteren topluluk, Geri Dönüştürülemeyenler adlı sürrealist bir oyunla seyircisinin karşısına geçiyor. Oyunda karşınıza zengin-fakir; işçi-patron; yaşam-ölüm arasında bambaşka bir dünya çıkıyor.
Oyun, dünyanın çok ileriki bir zamanına göre şekillendirilmiş. Zengin bir adam iki uşağı ile beraber rahat hayat sürdürürken; dünyadaki insan fazlalığına çözüm olarak sunulan, “insanları belirlenen bir kura ile öldürerek nüfusu azaltma” durumu ile karşı karşıya kalır. Tüm zenginliğini canını kurtarmak için sunan zengin adam, gerekli irtibatları sağlayarak kendisi için ölmeyi kabul eden bir işçi bulur. İşçi, hayatı boyunca maddi ve manevi yönden rahat etmemiş; kapitalist sistem içinde bedenini çürütmüş bir emekçidir. Zengin adam ölmemek için uğraşırken, hükümet yetkilileri adamın elinde bulunan fabrikaları, canının karşılığı olarak isterler. İkilem içinde kalan adam kendisi için ölecek işçiyle kesin olarak anlaşır. Bu arada emrinde çalışan iki uşak adamın zenginliğine göz koymuştur. Tüm zenginliklerin üstüne oturmak için adamın tüm mal varlığını elde etmeyi hayal ederler ve eyleme geçerler. Fakat ölmeyi kabul eden işçi, zengin adamın tüm planlarını bozacaktır.
Oyunla beraber iki binli yılların dünyasına bakalım. Kapital değerlerin insanları hangi boyutlara taşıdığını inceleyelim. Artık günümüz dünyasında insanlar için bireysel öncelik “para kazanma hırsı” haline dönüşmüş. “Bu geçmişte de böyle değil miydi?” diye soranlarınız mutlaka olacaktır. Evet, geçmişte de insanlar para kazanma ve yaşama telaşı içinde yaşıyorlardı; ama insanca yaşama koşullarına uyum sağlayarak, çalışma koşulları içinde haklarını arayarak sürüyordu bu mücadele. Çalışan işçi için öncelik kendi hakkını korumak ve kollamaktı. Haklarını korumaya gayret eden işçi sınıfı yeniden, git gide güçlenirken; kapitalizm günden güne derin yaralar alamaya devam ediyor. Konudaki zengin, kapitalist adamı ölüme gönderen işçi örneğinde olduğu gibi…
Sınıfsal Farklılıklar Dünyanın Sonunu Getiriyor
Öyküde, zengin hayatı içinde insanları aşağılayan, emrinde çalışan işçilere hor davranan bir insan izliyoruz. Kendisini tatmin etmek için fahişeleri listeyle çağıran kişi için tel olgu var : para! Dünya artık yaşanılmaz bir yer olmuş, nüfus fazlalığı dünyanın taşıyamadığı bir noktaya ilerlemiş adamın umurunda değil. İşçi, o'na hayatıyla ilgili güzel bir oyun oynayıp, zengin adamın isteğini reddettikten sonra işlerin rengi değişiyor. Hükümet yetkililerinin ikiyüzlü politikaları; işçilerin insan olarak dahi görülmemesi; kapitalist sistemin insani değerleri yok eden yapısı, gösterinin bütününde eleştiriliyor. Ki olay çok ileri bir zamanda yaşansa da günümüz içinde geçerliliğini koruyor. Mesela zengin insanlara yat üreten şirketlerin bulunduğu Tuzla Tersanesi'nde, yatın test denemesi, içinde işçilerin bulunduğu bir kabinle gerçekleştirilmişti. Canlı canlı deneme tahtasına dönüştürülen insanların nasıl ölüme gittiğini görmüştük. Peki sonucunda ne oldu? Kimseler yargılanmadı! Zengin bir adam ölmesin diye pazarlanan işçiler ya da zengin insanlar yatlarında ölmesin diye canlı canlı ölüme gönderilen işçiler…
Geri Dönüştürülemeyenler'de zengin adamı Tolga Yeter oynuyor. Hayatta tek gücün para olduğuna inan karakterini harika bir yorumla sunuyor seyirciye. Karakter analizini doğru yapmış. Sahnedeki çatışmalar o'nun oyunculuğunda gizli. Fatma Toptaş'ın hayat kadınına kattıkları mühim. Oyunun sonundaki sürpriz son da dahil olmak üzere rolünü çok iyi çizgide götürüyor. Karakterine uygun davranışları, konuşması yerli yerinde! Toptaş' ın karakter analizi çok iyi. Efe Deprem ve Işık Kuyumcu, iki hizmetlinin dışa vuran duygularını güzel aktarmışlar. Kapitalizme öykünen dünyaların tükenişlerini izliyoruz. Yavuzhan Doğan, Cem Bahsi, Gökhan Türkal ekip içinde oyuna yön veren diğer isimler. İşçiyi oynayan Alp Ataman sınıfsal farklılıkların, burjuvazinin pis dünyasını aktarırken önemli bir görev üstlenmiş. Oyun o'nun yüzündeki ayrıntılarda gizli.
Ardiye Tiyatro önemli bir konuyu tiyatro severlere sunmuş. Olay çok ileriki bir zamanda geçiyor; fakat içinden geçtiğimiz günlerin aynası oluyor. Mutlaka izleyin…
Yaşam KAYA / yasam.kaya@gmail.com
12 Şubat 2011 Cumartesi
Geri Dönüştürülemeyenler Oyunu
Dün akşam, Gönülçelen dizisinden rol arkadaşım Zeynep Tuğçe Bayat’ın yardımcı yönetmenliğini yaptığı Geri Dönüştürülemeyenler adlı oyuna gittim. Galata Perform’daki sahne küçük ama bir o kadar da sıcak bir ortam var. Sahnenin ortalama 30 kişilik kapasitesi var fakat bizbize olduğunuz için sanki size özel oynuyorlarmış gibi hissedebiliyorsunuz. Daha önceleri gittiğim Haldun Taner’in sitcom tadındaki oyunlarında sahneler oldukça büyüktür ve sinema izliyor havasına bürünebilirsiniz. Tabii ikisinin de tadı farklı diyerek konuya geçeyim.
Oyun başlarken birkaç dakika “hey ne oluyor burada, konu ne?” gibi sorular aklınızın bir köşesini işgal ediyor olsa da ışığı iyi kullanan bu oyunun sürekliyici bir öyküsü var çünkü oyun bittiğinde ne çabuk bitti daha yarım saat oldu diyerek saatime baktığımda oyun başlayalı 65 dk olduğunu gördüm.
Oyunun konusuna gelirsek ; Nüfus patlaması yaşanan ve buna paralel olarak toplumsal sorunların baş gösterdiği bu dünyada oldukça zengin bir fabrikatörün yaşadığı ilginç sıkıntıları ve devletin bu fabrikatörle olan ilişkilerini anlatıyor. Tabii içinde idam, yüz değiştirme operasyonu gibi seyircinin ilgisini çekebilecek noktalar da bulunuyor. Neyse daha fazla ayrıntıya girmeyeyim de gidip görün heyecanı kaçmasın diyerek size oyunla ilgili ve bilet alımı yapabileceğiniz bir kaç link vermek istiyorum.
http://www.biletix.com/event.htm?id=LTGP1
http://etkinlik.tr.msn.com/Event.aspx?op=Read&eventId=3d5cfead94f535f34
Unutmadan küçük hoş bir durumu da paylaşmak istiyorum: Tiyatroda önümde küçük bir çocuk oturuyordu. Oyun ilerlemeye başladıkça bu çocuğun yanındaki annesine homurdanmalarını duydum ve sonra bir baktım korkmaya başladı bu çocuk, ağladı ağlayacak annesi zor tutuyor bu ufaklığı. Anlayamadım önce ne oluyor diye. Hemen sonra öğrendim ki başrol oyuncusu bu ufaklığın babasıymış ve oyundaki itişme kakışmaları bu ufaklık gerçek sanmış.)
Eren Caner
http://erencaner.net/geri-donusturulemeyenler-oyunu adlı siteden alınmıştır.
10 Şubat 2011 Perşembe
"Geri Dönüştürülemeyenler" Devam Ediyor!
9 Şubat 2011 Çarşamba
1 Ocak 2011 Cumartesi
Yeni yılda Şubat'ta Galataperform'dayız!
Oyuncular: Tolga Yeter, Fatma Toptaş, Efe Deprem, Işık Selin Kuyumcu, Alp Ataman, Yavuzhan Doğan, Gökhan Türkal, Cem Bahşi
Kostüm Tasarımı: Begüm Bingöl
Dekor Tasarımı: Burak Yerlikaya
Işık Tasarımı: Alaz Köymen
Yardımcı Yönetmen: Zeynep Tuğçe Bayat
Nüfus patlaması yaşanan ve yaşamsal ihtiyaçların tükenmek üzere olduğu bir dünyada başkanlar ve bilim adamları uzun süren toplantılar sonucunda bir karara varırlar. Oyunda bundan sonra gelişen olaylar anlatılıyor.
Ardiye İletişim:
www.ardiyetiyatrosinema.co
info@ardiyetiyatrosinema.c
ardiyetiyatrovesinema@gmai