9 Mayıs 2011 Pazartesi


Geri Dönüştürülemeyenler Genç Günler kapsamında 17 Mayıs 15.00 ve 19.30'da Üsküdar Müsahipzade Celal Sahnesi'nde!

13 Nisan 2011 Çarşamba

Bir masumiyet düşmanı hırs!

Ardiye Tiyatro, sezon oyunu ‘Geri Dönüştürülemeyenler’de, sahip olma güdüsüyle gözünü hırs bürüyenlerin, hangi insani değerleri feda edebildiklerini sarsıcı bir dille anlatıyor.

İSTANBUL

Bedir Acar

Ardİye Tiyatro, Efe Deprem ve Burak Yerlikaya’nın tiyatro ve sinema alanlarında üretim yapmak üzere kurdukları bir oluşum. İlk oyunları ise Burak Yerlikaya’nın yazıp yönettiği Geri Dönüştürülemeyenler. İstanbul Galata’daki Galata Perform’da sahne alıyorlar. ‘Geri Dönüştürülemeyenler’ para ve tüketim hırsının insan ruhunda açtığı yaralara sıra dışı bir metin ve kurguyla bakıyor. Ardiye Tiyatro’dan Burak Yerlikaya ve Efe Deprem ile deneysel tiyatroyu ve Geri Dönüştürülemeyenler’i konuştuk.

Oyunda evin uşağının karısı hariç masum karakter yok. Geri dönüştürülemeyenler, bu haliyle karamsar bir oyun mu?

Burak Yerlikaya: Tüketim kültürünün sürekli açlık ve doyumsuzluk hissiyatı içerisinde olan insanlarına karşı bir eleştri var. Oyunda tüm karakterlerin amacı ortada bulunan servetin parçalarını ele geçirmek. Çünkü para demek tüketme özgürlüğü ve keyif demek. Fakat gelecekte bizi bekleyen tehlikeleri de göz ardı etmemeliyiz. Oyunda toplumun yer verebildiğimiz kesiminin bu suça kolay yoldan ortak olma çabaları var.

Devletin baskısı ile şuç sebekeleri arasında sıkışmış bir ‘patron’ ya da ‘burjuva’ karakter var oyunda. Neden ana karakter, sıradan bir birey olmadı da gerektiğinde hakim güçle pazarlığa girebilecek bir ‘patron’ seçildi

Burak Yerlikaya: Para hırsı arttıkça insanın içinde barındırdığı ‘saflık’ derecesi azalıyor. Oyunda bu karakterleri görüyoruz. ‘Adam’ ise oyuna bu duygusunu çoktan yitirmiş olarak başlıyor. Parasını kaybetmeye başladığı anda da çaresizleşiyor. Para bazıları için güç ve istediği herşeyi yapabilme özgürlüğü demek. Biz bunun karşısındayız.

Tiyatroda emeğinizin karşılığını alabiliryor musunuz maddi ve manevi anlamda.

Efe Deprem: Türkiye’de maddi anlamda hiçbir tiyatro emeğinin karşılığını alamıyor. Bu işi yaparken zihin, beden ve ruhunuz birlikte çalışıyor. Manevi karşılık olarak alkış almak bizi mutlu ediyor.

Türkiye’de deneysel tiyatro yapmak zor

Efe Deprem/Burak Yerlikaya: Deneysel tiyatronun bir anlatım biçimi olduğunu kabul ettirmek zor, çünkü klasik tiyatroyu tiyatro olarak biliyor seyirci. Biliyorsunuz yeniliklerden korkarız biz. Tadını bilmediğimiz bir yemeği bile sevmeyiz. Türkiye’de henüz oturmuş bir tiyatro kültürü yok iken, bir de siz kendi bakış açınızı direkt özgün bir metinle yansıtıyorsunuz. Seyirci izleyene kadar çekingen oluyor ama geldikten sonra seviyor. Çünkü biz seyircinin yanında anlatıyoruz her şeyi, aramıza bir yükseklik ve bir illüzyon koymadan, elini uzatsa dokunabileceği bir yerdeyiz. Bizim dert ettiğimiz konular tüm insanlığın derdi. İnsanlara ulaşmak için yollar deniyoruz, en önemlisi yaptığımız işe güveniyoruz .

Hayati ihtiyaçlar tükenirken...

Burak Yerlikaya’nın yazıp yönettiği ‘Geri Dönüştürülemeyenler’ ilginç konusu ile dikkat çekiyor. Oyunda nüfus patlaması yaşanan ve yaşamsal ihtiyaçların tükenmek üzere olduğu bir dünyada başkanlar ve bilim adamları uzun süren toplantılar sonucunda bir karara varırlar; asıl olaylar da bundan sonra başlar. Oyunda hayat kadını, uşak, din adamı, devlet adamı, insan taciri gibi ilginç karakterler bulunuyor. Oyun, 11 Nisan (bugün) ve 25 Nisan’da saat 20.30’da Galata Perform’da sahnelenecek. İletişim: 0212 243 99 91 / Büyük Hendek Cad. No: 21/2 Galata Kuledibi, Beyoğlu

Geri Dönüştürülemeyenler


“..Ardiye’nin üç tane ana büyük derdi var. İlki insan olmak, ikincisi hayvanlar, üçüncüsü de tüketim toplumu. Ve biz elimizden geldiğince, beynimiz çalıştığı sürece bu üç konu üzerine yoğunlaşıp bu üç konu üzerindeki derdimizi anlatmaya çalışacağız..”

“Geri Dönüştürülemeyenler”i ben Galata Perform’da izlemiştim. Oyunu Burak Yerlikaya yazıp yönetmiş. Tiyatro Ardiye’nin yapımında TolgaYeter, Fatma Toptaş, Efe Deprem, Cem Bahşi, Alp Ataman, Yavuzhan Doğan ve Gökhan Türkhal oynuyor Oyunun ardından Burak Yerlikaya ve Tolga Yeter’le oyun üzerine sohbet ettim.

Eraslan Sağlam: Burak ilk seninle başlamak istiyorum. Öncelikli olarak eline sağlık, tebrik ederim. Kanımca çok iyi bir metin ortaya çıkarmışsın ve aynı zamanda bu ortaya çıkardığın metni de büyük bir titizlikle sahneye koymuşsun. Fakat önce metinle başlamak istiyorum. Neydi derdin? Ne anlatmak istedin? Niçin bu oyunu yazma ihtiyacı duydun?

alt

Burak Yerlikaya: Bizim Ardiye olarak en büyük derdimiz tüketim sıkıntısı, yani bütün dünyayı sarmış olan tüketim. İnsanların şuursuzca tüketime yönelmesiydi meselemiz ve benim kendi açımdan da en büyük derdim bir oyun yazarken sahnede insanların normal hayatlarının içersinde olan bir sahneyi görmektense, anlatacağım derdi hiç hayatları boyunca kafalarında tahayyül edemeyecekleri şekilde anlatmaktı. Bu yüzden de bu tüketim derdini değişik bir kurguyla anlatmak istedim. Aynı zamanda da ikinci büyük derdimiz de tabii ki insan olmak. Oyun içersindeki insanların para uğruna nasıl insanlıktan çıktığını görüyoruz.

E.S.: Bu tüketim meselesini, bu tüketim krizini nasıl bir hikayeyle aktarıyorsun?

altB.Y.: Oyun içersinde şöyle bir anlatım var: Dünya, nüfus artışıyla bir dengesizliğe gidiyor ve tüketim ile birlikte tükenme noktasına geliyor. Çünkü dünya kaynakları tükenme noktasına geliyor. Bu durumda ülke başkanları ve bilim adamları bir toplantı yaparak, her ülkenin nüfusunun, yapılacak bir çekilişle belli bir oranda idamına karar veriyor. Dünya sona erme noktasına geldiği için de tüm insanlık bunu kabul etmek zorunda kalıyor. Bu çekilişin sonunda da çok zengin bir ayakkabı fabrikatörü çıkıyor. Ardından kendinin yerine para karşılığı ölecek birini aramaya başlıyor.

E.S.: Burada yan temalardan biri de -yanlışsam lütfen düzelt beni- sanayileşmenin insanlar üzerinde yaptığı etki dolayısıyla küçük üreticinin yok olması, haute couture kavramının yok olması, konfeksiyon olanağının ve seri üretime geçişin bu tip küçük esnafı, dolayısıyla zanaatı öldürdüğü teması, yan temalardan biri olarak karşımıza çıkıyor galiba.

B.Y.: Kesinlikle! Biz yaşım itibariyle buna yetiştik ama yetişemeyen bir nesil var. Bakkalı, mahalle bakkalını göremeyen insanlar var.

E.S.: Ekmeğin dahi hipermarketlerden alındığı bir döneme girdik.

B.Y.: Benim babam hayatta gidip ayakkabı almazdı. Onun bir dostu vardı, hem gidip onunla sohbet ederdi hem de istediği ayakkabıyı tarif edip yaptırırdı.

altE.S: Benim de başımdan geçti, çocukken bize de hazır ayakkabı alınmazdı. Giderdik ayakkabıcıya, önce ayağımızın altını çizip, kalıbını alıp o şekilde ayakkabılar yapardı ve çok şık ayakkabılardı. Aynı zamanda son derece de sağlıklydıları. Çünkü zanaatkarlık vardı orda.

B.Y.: İşin kötü yanı, istemesek de bu düzenin içine girmek zorunda kalıyoruz. Yani herkes aynı ayakkabıları giyiyor evet ama biz de herkes gibi aynı ayakkabıyı giymek zorunda kalıyoruz. Çünkü başka seçeneğimiz kalmadı!

E.S.: Bir uniform hayata doğru dönüştürüyor bu da bizi. Aynı jeanleri, aynı spor pabuçları giyip geziyoruz.
Peki nasıl bir sahneleme anlayışıyla kurguladın oyunu?

altB.Y.: Benim için ve ekibimiz için en önemli şey samimi olmasıydı. Gelip izleyen seyircinin orada ‘oyunculuk’ yapan insanlar görmesini istemedik. Doğal olunmasına gayret ettik, cümleleri söylerken oyunculuk atraksiyonları yapılmasını istemedik. O cümleler oyunculara ne hissettiriyorsa o şekilde sahneye yansıtmalarını istedik.

E.S.: Bir oyunculuk şovuyla değil gerçeklik duygusuyla hareket edildi yani...

B.Y.: Evet gerçeklik duygusuyla hareket edilmesini istedik.

E.S.: Bu arada da Galata Perform’dan da söz etmek gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü çok küçük bir salonda izlediğimiz oyunla, aslında bizler bir yaşama tanıklık etmiş oluyoruz. Biraz da bundan bahseder misin?

B.Y.: Galata Perform benim için çok değerli. Yeni Metin Yeni Tiyatro projesi kapsamında çıktı bu oyun. Galata Perform Türkiye’ye yeni yazarlar, yeni yönetmenler kazandırmak adına gerçekten özverili davranıyor. Prova süresince bizden hiçbir şey talep etmediler. Bize çok destek oldular her konuda. Ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Aynı zamanda Galata Perform’un mekanı bu oyun için inanılmaz ölçüde uyumluydu. Hem dekor anlamında, hem de kurgu anlamında... Bu açıdan Galata Perform bizim için çok önemli bir yer. İtalyan (çerçeve) sahnede de oynadık. Ama bana hiçbiri Galata Perform’un tadını vermiyor.

E.S.: Ben de okuyucularımıza orda izlemelerini tavsiye ediyorum zaten.
Tolga gelelim sana, oynadığın karaktere. Ne oynuyorsun? Ve nasıl bir yöntemle hazırlandın?

altTolga Yeter: Biraz önce Burak’ın da bahsettiği gibi ben işte o‘zengin’ adamı oynuyorum. Zengin iktidarı oynuyorum belki de, erki oynuyorum. İşte o zanaatı sonlandıran, konfeksiyona yönlendiren sanayinin başında duran adamı ve hiç kimseyle evlenmeye, daha doğrusu bir aile kurmaya bile zamanı olmayan, hatta cesareti olmayan adamı oynuyorum. Çok kısa sürede hazırlanmak durumunda kaldım. Ekip çok samimi, çok gönüllü olduğu için çok destek oldular bir kere.

E.S.: Biz izlediğimiz zaman kısa sürede hazırlandığını anlamıyoruz.

T.Y.: Sağ olun! Bu gibi eleştiriler benim en çok hoşuma giden eleştirilerden biri.Şehir Tiyatrosu’nda da uzun dönem süren provalar yapıyoruz. Ya da dışarıda başka oyunlarımızda da yapıyoruz. Ama mesele yönetmen tarafından size doğru anlatılabiliyorsa o zaman çok fazla süreye ihtiyacınız olmayabiliyor. Yani işin nicelik ve nitelik kısmının ne olduğunu bu projeyle biraz daha anladım. Tabii ki onu özümsemek, hazmetmek için gerçekten bir süreye ihtiyacınız oluyor. Ve Galata Perform’da biz her Pazartesi oynadığımız bu oyunu ben daha çok oynamak istiyorum.

altNasıl hazırlandım? Çok gerçek bir metin. Ve hatta sevgili eşim “senin için çok zor olmadı sanırım” dedi. Çünkü çok gerçek, çok kolay çıkarabileceğim bir rol olduğunu izledikten sonra söylemişti. Fakat o kadar da kolay olmadı. Çünkü Burak’ın biraz öne bahsettiği bu oyunculuk şovuna biraz alışmış mıyız neyiz? Bilmiyorum oyuncu olarak biraz..

E.S.: Deformasyon profesyonel...

T.Y.: Galiba! İşte o yüzden çok samimi ve çok gerçek bir yerden hareket etmeye çalıştım. Sağ olsun Burak da, diğer arkadaşlar da çok yardımcı oldular. Çok kısa sürede beni doğru yönlendirdiler. Bu çok önemli; çünkü çıkmış bir oyuna sonradan girmiş bir karakterim ben. Yani oyuncu değişikliği söz konusu olduğu için ben oyuna dahil oldum. Çok da mutlu oldum. Ama bu konuda bana hep destek oldular, bundan dolayı da müthiş memnunum. Umarım, bolca oynarız. Çünkü gerçekten bu oyunun hem Yeni Metin Yeni Tiyatro’dan çıkmış bir metin olarak izleyiciyle buluşması önemli, hem de gerçekten orda bulunanlar olarak tiyatroya o kadar gönüllüyüz, gönüllüler ki bu beni tekrar bundan on sene öneki, tiyatroya başladığım günlere döndürdü. Bu da benim için yeniden yapılanma oldu.Yeniden öğrenmeye devam ediyorum. İyi ki girmişim.

altE.S.: Ben de çok oynamasını diliyorum. Çağımızda yaşanan tüketim krizi akıl almaz boyutlara geldiği için, hatta bütün dünyayı bu tüketim krizi değiştirdiği -bunun başında küresel iklim krizini sayabiliriz, temel nedenlerinden biri bizim tüketim alışkanlıklarımız – sanayileşme insanlığımızı elimizden aldığı için oynamasını istiyorum.
Burak, Ardiye nasıl bir topluluk? Ve bundan sonraki planları neler?

B.Y.: Ardiye çok yeni bir topluluk, bir sene önce kurulmuş bir topluluk. Ben dekor kostüm tasarımı okudum Mimar Sinan’da. Ve okumaya başladığım ilk günden itibaren kendi yazdığım oyuna dekor yapmak istediğimi biliyordum. Ve işte denemelerim sonucunda bu oyunu çıkarabildiğimizi düşünüyorum.

E.S.: Çok güzel bir sahne tasarımı kurgulanmış oyununuzda...
Genel olarak Ardiye ile devam edelim...

alt

B.Y.: Ardiye’nin üç tane ana büyük derdi var. İlki ‘insan olmak’, ikincisi‘hayvanlar’, üçüncüsü de‘tüketim toplumu’. Ve biz elimizden geldiğince, beynimiz çalıştığı sürece bu üç konu üzerine yoğunlaşıp bu üç konu üzerindeki derdimizi anlatmaya çalışacağız.

E.S.: İkinize de teşekkür ederim!

T.Y. / B.Y.: Biz teşekkür ederiz!

Ardiye’nin yapımı Geri Dönüştürülemeyenler’i 11, 18 ve 25 Nisan 2011’de saat 20:30’da Galata Perform’da izleyebilirsiniz!

İyi seyirler!

Eraslan Sağlam / 10 Mart 2011 / Elmadağ

7 Mart 2011 Pazartesi

17 Şubat 2011 Perşembe

Eser Rüzgar'ın "Geri Dönüştürülemeyenler" İle İlgili Yorumu ;

Nüfus patlamasının olduğu bir dünyada çekilişle insan sayısı azaltılabilir mi?Kura size çıkarsa ölmemek için ne yaparsınız? Ardiye Tiyatro'nun oyunu "Geri Dönüştürülemeyenler" bu soruların cevabını sahneye taşıyan farklı bir çalışma.

Eser Rüzgar

Yaşam Kaya'nın Geri Dönüştürülemeyenler ile İlgili Yazısı

Kapitalizmin Geri Dönüştüremediği Hayatlar!

Ardiye Tiyatro, tiyatro ve sinema alanlarında farklı bir ses-soluk olmak amacıyla Burak Yerlikaya ve Efe Deprem tarafından oluşturulmuş kolektif bir grup. Çalışmalarında genç oyuncuların verdiği enerjiyle yeni dünya sistemi üzerine aykırı işler yapmaya özen gösteren topluluk, Geri Dönüştürülemeyenler adlı sürrealist bir oyunla seyircisinin karşısına geçiyor. Oyunda karşınıza zengin-fakir; işçi-patron; yaşam-ölüm arasında bambaşka bir dünya çıkıyor.

Oyun, dünyanın çok ileriki bir zamanına göre şekillendirilmiş. Zengin bir adam iki uşağı ile beraber rahat hayat sürdürürken; dünyadaki insan fazlalığına çözüm olarak sunulan, “insanları belirlenen bir kura ile öldürerek nüfusu azaltma” durumu ile karşı karşıya kalır. Tüm zenginliğini canını kurtarmak için sunan zengin adam, gerekli irtibatları sağlayarak kendisi için ölmeyi kabul eden bir işçi bulur. İşçi, hayatı boyunca maddi ve manevi yönden rahat etmemiş; kapitalist sistem içinde bedenini çürütmüş bir emekçidir. Zengin adam ölmemek için uğraşırken, hükümet yetkilileri adamın elinde bulunan fabrikaları, canının karşılığı olarak isterler. İkilem içinde kalan adam kendisi için ölecek işçiyle kesin olarak anlaşır. Bu arada emrinde çalışan iki uşak adamın zenginliğine göz koymuştur. Tüm zenginliklerin üstüne oturmak için adamın tüm mal varlığını elde etmeyi hayal ederler ve eyleme geçerler. Fakat ölmeyi kabul eden işçi, zengin adamın tüm planlarını bozacaktır.

Oyunla beraber iki binli yılların dünyasına bakalım. Kapital değerlerin insanları hangi boyutlara taşıdığını inceleyelim. Artık günümüz dünyasında insanlar için bireysel öncelik “para kazanma hırsı” haline dönüşmüş. “Bu geçmişte de böyle değil miydi?” diye soranlarınız mutlaka olacaktır. Evet, geçmişte de insanlar para kazanma ve yaşama telaşı içinde yaşıyorlardı; ama insanca yaşama koşullarına uyum sağlayarak, çalışma koşulları içinde haklarını arayarak sürüyordu bu mücadele. Çalışan işçi için öncelik kendi hakkını korumak ve kollamaktı. Haklarını korumaya gayret eden işçi sınıfı yeniden, git gide güçlenirken; kapitalizm günden güne derin yaralar alamaya devam ediyor. Konudaki zengin, kapitalist adamı ölüme gönderen işçi örneğinde olduğu gibi…

Sınıfsal Farklılıklar Dünyanın Sonunu Getiriyor

Öyküde, zengin hayatı içinde insanları aşağılayan, emrinde çalışan işçilere hor davranan bir insan izliyoruz. Kendisini tatmin etmek için fahişeleri listeyle çağıran kişi için tel olgu var : para! Dünya artık yaşanılmaz bir yer olmuş, nüfus fazlalığı dünyanın taşıyamadığı bir noktaya ilerlemiş adamın umurunda değil. İşçi, o'na hayatıyla ilgili güzel bir oyun oynayıp, zengin adamın isteğini reddettikten sonra işlerin rengi değişiyor. Hükümet yetkililerinin ikiyüzlü politikaları; işçilerin insan olarak dahi görülmemesi; kapitalist sistemin insani değerleri yok eden yapısı, gösterinin bütününde eleştiriliyor. Ki olay çok ileri bir zamanda yaşansa da günümüz içinde geçerliliğini koruyor. Mesela zengin insanlara yat üreten şirketlerin bulunduğu Tuzla Tersanesi'nde, yatın test denemesi, içinde işçilerin bulunduğu bir kabinle gerçekleştirilmişti. Canlı canlı deneme tahtasına dönüştürülen insanların nasıl ölüme gittiğini görmüştük. Peki sonucunda ne oldu? Kimseler yargılanmadı! Zengin bir adam ölmesin diye pazarlanan işçiler ya da zengin insanlar yatlarında ölmesin diye canlı canlı ölüme gönderilen işçiler…

Geri Dönüştürülemeyenler'de zengin adamı Tolga Yeter oynuyor. Hayatta tek gücün para olduğuna inan karakterini harika bir yorumla sunuyor seyirciye. Karakter analizini doğru yapmış. Sahnedeki çatışmalar o'nun oyunculuğunda gizli. Fatma Toptaş'ın hayat kadınına kattıkları mühim. Oyunun sonundaki sürpriz son da dahil olmak üzere rolünü çok iyi çizgide götürüyor. Karakterine uygun davranışları, konuşması yerli yerinde! Toptaş' ın karakter analizi çok iyi. Efe Deprem ve Işık Kuyumcu, iki hizmetlinin dışa vuran duygularını güzel aktarmışlar. Kapitalizme öykünen dünyaların tükenişlerini izliyoruz. Yavuzhan Doğan, Cem Bahsi, Gökhan Türkal ekip içinde oyuna yön veren diğer isimler. İşçiyi oynayan Alp Ataman sınıfsal farklılıkların, burjuvazinin pis dünyasını aktarırken önemli bir görev üstlenmiş. Oyun o'nun yüzündeki ayrıntılarda gizli.

Ardiye Tiyatro önemli bir konuyu tiyatro severlere sunmuş. Olay çok ileriki bir zamanda geçiyor; fakat içinden geçtiğimiz günlerin aynası oluyor. Mutlaka izleyin…



Yaşam KAYA / yasam.kaya@gmail.com

12 Şubat 2011 Cumartesi

Geri Dönüştürülemeyenler Oyunu

Merhaba okuyucularım;

Dün akşam, Gönülçelen dizisinden rol arkadaşım Zeynep Tuğçe Bayat’ın yardımcı yönetmenliğini yaptığı Geri Dönüştürülemeyenler adlı oyuna gittim. Galata Perform’daki sahne küçük ama bir o kadar da sıcak bir ortam var. Sahnenin ortalama 30 kişilik kapasitesi var fakat bizbize olduğunuz için sanki size özel oynuyorlarmış gibi hissedebiliyorsunuz. Daha önceleri gittiğim Haldun Taner’in sitcom tadındaki oyunlarında sahneler oldukça büyüktür ve sinema izliyor havasına bürünebilirsiniz. Tabii ikisinin de tadı farklı diyerek konuya geçeyim.

Oyun başlarken birkaç dakika “hey ne oluyor burada, konu ne?” gibi sorular aklınızın bir köşesini işgal ediyor olsa da ışığı iyi kullanan bu oyunun sürekliyici bir öyküsü var çünkü oyun bittiğinde ne çabuk bitti daha yarım saat oldu diyerek saatime baktığımda oyun başlayalı 65 dk olduğunu gördüm.

Oyunun konusuna gelirsek ; Nüfus patlaması yaşanan ve buna paralel olarak toplumsal sorunların baş gösterdiği bu dünyada oldukça zengin bir fabrikatörün yaşadığı ilginç sıkıntıları ve devletin bu fabrikatörle olan ilişkilerini anlatıyor. Tabii içinde idam, yüz değiştirme operasyonu gibi seyircinin ilgisini çekebilecek noktalar da bulunuyor. Neyse daha fazla ayrıntıya girmeyeyim de gidip görün heyecanı kaçmasın diyerek size oyunla ilgili ve bilet alımı yapabileceğiniz bir kaç link vermek istiyorum.

http://www.biletix.com/event.htm?id=LTGP1

http://etkinlik.tr.msn.com/Event.aspx?op=Read&eventId=3d5cfead94f535f34

Unutmadan küçük hoş bir durumu da paylaşmak istiyorum: Tiyatroda önümde küçük bir çocuk oturuyordu. Oyun ilerlemeye başladıkça bu çocuğun yanındaki annesine homurdanmalarını duydum ve sonra bir baktım korkmaya başladı bu çocuk, ağladı ağlayacak annesi zor tutuyor bu ufaklığı. Anlayamadım önce ne oluyor diye. Hemen sonra öğrendim ki başrol oyuncusu bu ufaklığın babasıymış ve oyundaki itişme kakışmaları bu ufaklık gerçek sanmış.)

Eren Caner


http://erencaner.net/geri-donusturulemeyenler-oyunu adlı siteden alınmıştır.

10 Şubat 2011 Perşembe

Hürriyet Keyif Röportaj

"Geri Dönüştürülemeyenler" Devam Ediyor!

7 Şubat'ta ki oyunumuz çok iyi geçti. Gelen yorumlar ve eleştriler bizi mutlu ediyor.

21 ve 28 Şubat'ta yine 20.30'da Galataperform'dayız.

Geri Dönüştürülemeyenler'i yakında Anadolu yakasına da taşıyabiliriz.

Sevgiler...
Ardiye Tiyatro

9 Şubat 2011 Çarşamba

1 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni yılda Şubat'ta Galataperform'dayız!



Yazan Yöneten: Burak Yerlikaya

Oyuncular: Tolga Yeter, Fatma Toptaş, Efe Deprem, Işık Selin Kuyumcu, Alp Ataman, Yavuzhan Doğan, Gökhan Türkal, Cem Bahşi

Kostüm Tasarımı: Begüm Bingöl

Dekor Tasarımı: Burak Yerlikaya

Işık Tasarımı: Alaz Köymen

Yardımcı Yönetmen: Zeynep Tuğçe Bayat


Nüfus patlaması yaşanan ve yaşamsal ihtiyaçların tükenmek üzere olduğu bir dünyada başkanlar ve bilim adamları uzun süren toplantılar sonucunda bir karara varırlar. Oyunda bundan sonra gelişen olaylar anlatılıyor.


Ardiye İletişim:

www.ardiyetiyatrosinema.com

info@ardiyetiyatrosinema.c
om
ardiyetiyatrovesinema@gmai
l.com

4 Aralık 2010 Cumartesi


Kasım ayını Duru Tiyatro'da oynadığımız 5. oyunumuz ile geride bıraktık. Geri Dönüştürülemeyenler 6-13-20 ve 27 Aralık'da saat 20.30'da Galataperform'da!

info@ardiyetiyatrosinema.com
Bilgi için ;
Galataperform Adres: Büyük Hendek Cad. No: 21/2 Galata Kuledibi, Beyoğlu, İstanbul Telefon: +90 212 243 99 91 E-Posta: galataperform@gmail.com

10 Kasım 2010 Çarşamba



1 ve 8 Kasım'da ilk iki oyunumuzu oynadık.
22 ve 29 Kasım 20.30'da Galataperform'da
30 Kasım 20.45'de Duru Tiyatro'dayız.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Ardiye'nin ilk oyunu Geri Dönüştürülemeyenler'in prömiyeri 1 Kasım 2010 Pazartesi 20.30 da Galataperform'da!

20 Temmuz 2010 Salı

Ve provalara başlıyoruz...

İlk Oyunumuz Geri Dönüştürülemeyenler'in provalarına bu gün GalataPerform'da başlıyoruz.

Yazan Yöneten
Burak Yerlikaya

Oyuncular
Tolga Yeter
Fatma Toptaş
Efe Deprem
Cem Bahşi
Alp Ataman
Işık Selin Kuyumcu
Yavuzhan Doğan
Gökhan Türkal
Dekor Tasarımı
Burak Yerlikaya

Kostüm Tasarımı
Begüm Bingöl

Yard. Yönetmen
Tuğçe Bayat

26 Şubat 2010 Cuma

Anarya Afiş


Haksızlığa uğrayarak işten çıkarılan Ali'nin aklına baba yadigarı silahın gelmesi ile artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Yazan ve Yöneten
Burak Yerlikaya
Oyuncular
Efe Deprem
Şermin Kuru
Barış Aşık
Berk Bingöl
Serkan Yetkin
Canku Yaslak

Anarya Part 2

Anarya Part 2

Anarya Part 1

Anarya Part 1